Subscribe to our newsletter to get our latest update & news consenter
Önemli tarih öncesi mevkiler Hovd İli’nde bulunan Kuzey Mavi Mağarası’ndaki ve Bayanhongor İli’nde bulunan Beyaz Mağara’daki eski taş çağından kalma mağara resimleridir. Dornod İli’nde cilalı taş devriden kalma tarım yerleşimleri bulunmuştur.
Moğol İmparatorluğu’nun 1206-1294 arasındaki genişlemesi
Moğolistan bölgesinde 12. yüzyılın başına kadar, Hiung-nu, Apar (Avar, Cücen), Göktürk, Uygur ve Karahitay gibi devletler hâkim olmuştur. Cengiz Han’ın birleştirip örgütlediği kabilelerle, 1206’te Moğolistan’da ilk Moğol Devleti kuruldu. Cengiz Han, 1227’de öldü.
On yedinci yüzyılda Çarlık Rusyası, bölgeyi kontrolüne almak için girişimlere başladı. On sekizinci yüzyılda Moğolistan’da Rus ve Çin yanlılarının mücâdelesi başladı. Moğol prenseslerinin Çinliler gibi yaşaması Moğolistan’da milliyetçilik akımının başlamasına neden oldu. Katolik misyonerlerinin faaliyetleriyle Moğolistan’da Hristiyanlaşma başladı. Misyonerler Uzak Doğu’da dayanak noktası elde etmek ümidiyle Moğolistan’ın bağımsızlığını desteklediler. Bağımsızlık düşüncesi yayıldı. 1912’de Çin’de Mançu Hânedanı’nın yıkılmasıyla Moğol prensleri Rusların da yardımıyla Moğolistan’ın bağımsızlığını ilân ettiler. Çinlilerle mücâdeleye girişen Moğollar, 1915’te Çin’e de bağımsızlıklarını tanıttılar.
Çin-Japon Savaşında Moğolistan’da yeraltı faaliyetiyle komünist hareket başlatıldı. Japonya’nın Kuzey Çin’e girmesiyle 1935-1937’de Moğolistan da işgâle uğrayarak, mahallî muhtar bölgeler kuruldu. 1945’te II. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle ülkedeki bağımsızlık yanlısı örgütler faaliyetlerini komünizm paralelinde devam ettirdiler. Komünizme karşı mücâdele eden örgütlerin zayıflatılmasıyla İç Moğolistan, Çin’in hâkimiyetinde muhtar hâle getirildi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Dış Moğolistan’da, ABD ve İngiltere’nin tavsiyesiyle, Moğolistan Halk Cumhuriyeti kuruldu. 20 Ekim 1945’te referandumla bağımsızlığını ilân eden Moğolistan, önce Milliyetçi Çin tarafından tanındı. 1946’da Moğolistan Halk Cumhuriyeti ile Sovyetler Birliği aralarında ittifak imzalandı. 1961’de Birleşmiş Milletler’e kabul edildi. Sovyetler Birliği’ndeki ve Doğu Avrupa’daki komünist yönetimlerinin çöküşü komünizmle yönetilen Moğolistan’ı da etkiledi. 1990’da çok partili sisteme geçilerek; ekonomik, sosyal ve siyasal reformlar yapıldı. Temmuz 1990 ilk çok partili seçimler yapıldı. Moğolistan’da bulunan Rus birlikleri yapılan anlaşma sonucu geri çekildi.
Rusya ve Çin gibi iki süper gücün arasında yer alan Moğolistan, siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan bu iki devletin etkisi altındadır. Bu iki ülke ile ilişkilerini iyi tutmaya çalışan Moğolistan, son yıllarda yürütülen dışa açılım politikaları ile ABD, Hindistan, Türkiye, Japonya, Güney Kore ve Avrupa Birliği’ni “Üçüncü Komşu” olarak ilan etmiştir.
Moğolistan, bağımsızlığın kazanıldığı 1921 yılından 1990’a kadar komünist tek parti tarafından yönetilmiştir. Soğuk Savaş’ın sonlarına doğru Sovyetler Birliği’nde yaşanan gelişmelere paralel olarak Moğolistan’da da çok partili anayasal sisteme geçiş yapılmıştır. Devlet başkanı dört yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenmektedir. 2017 yılı Haziran ve Temmuz aylarında gerçekleştirilen seçimleri, ikinci turda aldığı %55’lik oy oranıyla kazanan Khaltmaagiin Battulga, hâlihazırda devlet başkanlığı görevini sürdürmektedir. Bir sonraki seçimlerin 2021 yılında yapılması planlanmaktadır.
Yasama organı 75 sandalyeli meclistir ve üyeleri dört yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenmektedir. Nisan 2016’da yapılan son seçimlerde Moğolistan Halk Partisi 65 sandalye kazanmışsa da 2017’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından parti içinde yaşanan gelişmeler neticesinde hükümet güvenoyu alamayarak düşürülmüş ve Eylül 2017’de yeni hükümet kurulmuştur.
İdari olarak 21 bölgeye ayrılan Moğolistan’da bu bölgeler Türkçe “ayırmak” kökünden gelen “aymag” olarak isimlendirilmektedir. Aymaglar da “sum” adı verilen daha küçük bölgelere ayrılmıştır. Ülkede toplamda 315 sum bulunmaktadır.
Moğollara ilişkin tarihî bilgilerin geçmişi 7. yüzyıla dayanmaktadır. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan veriler, Moğolların Tula Nehri’nin doğusunda yer aldıkları ve nehrin Türklerle Moğollar arasında sınır olduğu yönündedir. 6. yüzyıldan itibaren önce Göktürk, ardından Uygurların hâkimiyeti altında kalan Moğollar, 10-12. yüzyıllar arasında Curcen, Kitan ve Karahıtaylar gibi devletler kurmayı başarsalar da tarih sahnesine bir devlet olarak çıkışları ve dünya tarihinde etkin pozisyona gelmeleri 13. yüzyılda Cengiz Han ile gerçekleşmiştir. 1206’da bütün Moğol aşiretlerini bir araya getirmeyi başaran Timuçin, Cengiz Han unvanı almış ve bu tarihten itibaren devletini dünya tarihinin en geniş sınırlara ulaşan devletlerinden biri hâline getirmeyi başarmıştır. Cengiz Han’ın 1241’de ölümünden sonra da Moğol devletinin sınırları genişlemeye devam etmiş, yerine geçen oğlu Ögeday zamanında doğuda Çin ve Kore’den batıda Doğu Avrupa içlerine uzanan bir imparatorluk hâline gelmiştir. Devlet en geniş sınırlarına ulaştığında 34 milyon km2lik bir alanda dünya tarihinin bitişik sınırlı en büyük devleti olmayı başarmıştır. 1294’te Kubilay Han’ın ölümüyle birlikte devlet dört parçaya ayrılmış, böylece Altınorda, İlhanlılar, Çağatay ve Kubilay Hanlığı ortaya çıkmıştır. İrtibat kurdukları coğrafyaların etkisiyle dinî, kültürel, etnik alanlarda önemli değişimlere uğrayan bu devletler, 14. yüzyılın ortalarından itibaren tarih sahnesinden çekilmiştir.
17. yüzyılın sonlarında, 1691 yılında, imzalanan Dolon Nor Anlaşması’yla Çin’in bir eyaleti hâline gelen Moğolistan, Mançu Qing Hanedanı’nın 1911’de son bulmasına kadar, iki asırdan uzun bir süre varlığını bu şekilde devam ettirmiştir. Moğollar, Mançu Qing’in yıkılışı üzerine bağımsızlık ilan etseler de 29 Aralık 1911’de ancak özerklik kazanabilmişlerdir. 1. Dünya Savaşı ve sonrasında Rusya ve Çin arasında bir rekabet alanına dönüşen Moğolistan, 1919’da yeniden Çin hâkimiyetine girmiştir. Şubat 1921’de Beyaz Ruslar Moğolistan’da kontrolü ele almış ancak Sovyetler Birliği’nin desteği ve Haziran 1921’de Kızılordu’nun Moğolistan’a girmesiyle Moğolistan bağımsızlık sürecine girmiştir. 26 Kasım 1924’te Moğolistan Halk Cumhuriyeti ilan edilmiş, fakat ülke 1945 yılına kadar özel bir statü ile Çin hâkimiyeti altında kalmaya devam etmiştir.
2. Dünya Savaşı’nın ardından gerçekleştirilen referandumda tam bağımsızlık yönündeki görüş baskın çıkmış, 5 Ocak 1946’da Çin, Moğolistan’ın tam bağımsızlığını tanımıştır. İlk yıllarda bağımsızlık ilanı sınırlı sayıda devlet tarafından ve çoğunlukla Doğu Bloku ülkelerince tanınmış, 1961 yılında Birleşmiş Milletlere üye olmasının ardından Moğolistan’ı resmen tanıyan devletlerin sayısı da hızla artmıştır. ABD ise Moğolistan’ı ancak 1987’de tanımış, Çin ile 1946’daki tam bağımsızlıkla birlikte kopan ilişkiler de ancak bu tarihte yeniden başlamıştır.
1924 yılında ilan edilen Halk Cumhuriyeti’nden itibaren Sovyetler Birliği’nin siyasi hâkimiyeti altında kalan Moğolistan’da, 1930’ların başlarından 1952’deki ölümüne kadar devlet yönetiminin başında yer alan Horlogiyn Çoybalsan, Stalinist politikalar uygulamıştır. Ülkede yaygın olan Budizm’e karşı katı politikalar izlenmiş, yönetime karşı yürütülen isyanlar kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Çoybalsan’ın ölümünden sonra da Soğuk Savaş yılları boyunca devlet yönetiminin başında Yumjaagiin Tsedenbal, Sovyet Bloğu’nun komünist uygulamalarını sürdürmüştür.
1989 yılından itibaren ülkede baş gösteren muhalif hareketler, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin ülkeden çekilmesi ile birlikte Mart 1990’da Komünist Parti politbüro üyeleri istifa etmiş ve ülkede çok partili sistem için anayasa değişikliğine gidilmiştir. Moğolistan’da 1992 yılında ilk çok partili seçimler gerçekleştirilmiş, seçimlerin ardından devletin ismi “Moğolistan Cumhuriyeti” olarak değiştirilmiştir. Ülke bu tarihten itibaren dış dünyaya açılmaya başlamış ve demokratik süreçleri devam ettirmeyi başarmıştır.
Haltmaagiyn Battulga (d. 3 Mart 1963, Ulan Bator), Moğol siyasetçi. Battulga Asya kıtasında bulunan Moğolistan’da 6 Temmuz 2017 tarihinden bu yana devlet başkanlığı makamında bulunmaktadır.
2004 ile 2016 yılları arasında Büyük Hural Devlet Üyesi ve 2008-2012 yılları arasında Karayolları, Ulaşım, İnşaat ve Kentsel Kalkınma Bakanı olarak görev yapmıştır. 2017 cumhurbaşkanı seçimlerinde Demokrat Parti’nin adayı olarak seçimlere katılmış ve %50.6 ile ülkenin yeni devlet başkanı seçilmiştir.
Fizikî özellikleri bakımından Moğolistan üç ana bölgeye ayrılır: Kuzeyde sıradağlar, bu dağların arasında yer alan havzalar, güneyde uzanan plato ve çöl kuşağı. Zirveleri yer yer 4000 metreyi aşan dağların başlıcalarını Altay, Hangay, Sayan ve Hentiy dağları oluşturur. Ülkenin en yüksek noktası kuzeybatıdaki Nayramadlin zirvesidir (4374 m.). Bu sıradağlar arasında Büyük Göller bölgesi, Horgo bölgesi, Hovsgöl bölgesi, Selenge bölgesi gibi havzalar yer alır. Bunlardan Selenge havzasının güney kesimindeki verimli Orhon ırmağı havzası eski yerleşik kültürlerin beşiği olarak önem taşır. Moğolistan’ın doğu kesimi alçak platolarla kaplıdır. Güneyde ise ülke topraklarının yaklaşık üçte ikisini kaplayan yarı kurak Gobi çölü bulunur. Moğolistan’daki sıradağlar farklı havzalara yönelen ırmaklar arasında su bölümü çizgisi oluşturur.
Kökleri bin yıldan önceye dayanan Türk-Moğol ilişkileri iki ülke açısından da büyük anlam ifade etmektedir. Türk tarihinin bilinen en eski yazılı kaynakları olan Orhun Kitabeleri’nin Moğolistan topraklarında yer alması bu açıdan son derece önemlidir. Yeni devlet yapılanmalarıyla iki ülke arasındaki ilk ilişkiler 1969 yılında tesis edilmiş olup 2019 yılında ikili ilişkilerin 50. yılı kutlanmaktadır. 1990’lı yıllarda Türkiye-Moğolistan ilişkileri ivme kazanmış, 1996’da Türkiye’nin Ulanbator, bir yıl sonra da Moğolistan’ın Ankara Büyükelçiliği hizmete açılmıştır. İki ülke arasında bugüne kadar devlet başkanlığı, ulusal meclis başkanlığı ve bakanlıklar düzeyinde pek çok ziyaret gerçekleştirilmiştir. Moğolistan’ın eski Cumhurbaşkanı Natsagiin Bagabandi 2004 yılında ülkemizi ziyaret etmiş, 2013 yılında R. Tayyip Erdoğan ve 2018 yılında Binali Yıldırım başbakan sıfatıyla Moğolistan’da bulunmuştur. İki sınır komşusu olan Moğolistan, dünyada yalnızca birkaç ülkeyi “üçüncü komşu” olarak kabul etmektedir ve Türkiye de bu ülkelerden biridir. İki ülke arasındaki ilişkilerin önümüzdeki dönemde daha da güçlenerek sürmesi beklenmektedir.